top of page

Aşık kadınlar

Totaliter rejim ve aşk üzerine

Clotilde Leguil Başkalarının Hayatı filmini 2010'da Ödip ödülünü alan Aşık Kadınlar adlı kitabında şu şekilde okur :

''Bir Stasi memurunun tuhaf parkuru aracılığıyla, Florian Henckel von Donnermarck, aşkın taşıdığı medeniyet meselesini ortaya koyuyor. Wiesler’in dönüşümü, “aşk nedir?” sorusuna bir yanıt değerinde.

Aşk, Ötekine doğru açılmaya götüren bir eksiği bize hissettirerek, bizi insan yapandır. Sözü olanaklı kılan yerin ta kendisi olarak aşk, özgürlüğe girişin dilini icat eder ve bunu herhangi bir maldan, mülkten daha kıymetli olanı kurtarmak için bir şeyi yitirme cesaretine sahip olmaya her birimizi davet ederek yapar.

Aşkın ortaya koyduğu bu etik mesele, 21. Yy demokrasilerinde gözden kaçırılabilirdi. Burada aşk, tüm trajik boyutunu kaybetmişçesine sanki bireylerin arzularını tatmin etme yollarından sadece biriymiş gibi yalnızca hazzın bir yan olgusu (*epiphenomene) gibi değerlendirilir...

Fakat aşk olgusunu totaliter dünyanın tam ortasına taşırsak, söz konusu onu yok etmek isteyenlere karşı kendini savunmak ve var olmak için mücadele etmek olduğunda, taşıyabildiği etik değeri kavramış oluruz.

Eğer aşk, totaliter rejim için bir tehdit gibi belirebiliyorsa, bu sadece özel bir deneyim, hazcı (*hedonist) bir arayış ve bir zevkin peşinden gitme olmadığı içindir. Çünkü aşk aynı zamanda bir özgürlük deneyimiyle aynı düzlemde olan ahlaki bir deneyimdir." (Badal-Leguil, C. (2009). Les amoureuses: voyage au bout de la féminité. Çev: C. Özcan, Paris: Seuil.)

Bu temel okuma ekseninde kalarak 21. yüzyılda aşk ve kadınsı temaları üzerine düşünüyor olacağız.

Diğer Yazılar
Arşiv
Konular
bottom of page