Dünyanın Farklı Kültürlerinden Farklı Ebeveynlik Tarzları
Gelişmiş kültürlerde, ama özellikle Amerika’da, kitapçıların ebeveynlikle ilgili kitaplar bölümüne bakarsanız, ortada gerçek bir krizin olduğunu ve hiçbir ebeveynin ne yaptığı hakkında hiçbir fikrinin olmadığını görebilirsiniz. Üstelik bu özgüven eksikliğine ve bilgi karmaşasına rağmen pek çok Amerikalı ebeveyn, yaptıkları seçimlerin çocuklarının geleceğini şekillendirdiğine şiddetle inanır. Bu yüzden en çok istediklere hedefe ulaşabilmeleri için bir uzmandan diğerine koşturup dururlar: Geleceğin en mutlu, en başarılı ve en dengeli liderini yetiştirmek. Peki, ebeveynliğin tek bir “doğru” yolu olduğunu düşünmek ne tür tehlikeler barındırıyor? Nasıl ebeveynlik yaptığımızın ne kadarı, içinde yaşadığımız kültür tarafından bize dikte ediliyor? Ebeveynlik yöntemlerimiz millet olarak kim olduğumuzu nasıl anlatıyor? Sınır Tanımayan Ebeveynlik kitabının yazarı Christine Gross-Loh’a göre Amerikalı anneler, ebeveynlik hakkında tavsiye almak için en çok arkadaşlarına, internet sitelerine ve kitaplara başvuruyor. Annesine başvuran Amerikalı kadınların oranı ise oldukça düşük. Amerikalı ebeveynler çocuklarını gelecekte başarılı olacak şekilde yetiştirmek için sadece en güncel çocuk yetiştirme yöntemlerini tercih ediyorlar. “Norveç’te çocukluk katı bir şekilde kurumsallaştırılmıştır” diyor Norveçli sosyolog ve ekonomist Margunn Bjornholt. Ebeveynler ilk bir yıl ücretli izin hakkına sahip. Çocukların çoğu 1 yaşından itibaren devlet kreşine, ardından okula gidiyor ve çeşitli aktivitelere katılıyorlar. Norveçliler küçük çocukların kreşte olmalarının, onlar için daha iyi olduğuna inanıyorlar. Kreşlerde uygulanan yöntemler, ülkenin temiz havaya verdiği “aşırı” değeri de birebir yansıtıyor. Çocuklar, İskandinavya’nın soğuk kış günlerinde bile sıkıca giydirilip öğle uykularını uyumak için pusetleriyle dışarı çıkarılıyorlar. Delilik mi diyorsunuz? Hayır sadece kültürün bir parçası. Yazar Christine Gross-Loh yılın bir bölümünü Japonya’da geçiriyor. 4 yaşındaki kızının 7 yaşındaki ablası ve 11 yaşındaki ağabeyi ile birlikte yanlarında hiçbir ebeveyn olmadan dışarı çıkmalarına izin veriyor. Çocuklar, tıpkı diğer Japon akranları gibi, kendi başlarına Tokyo metrosuna binme ya da kalabalık caddelerde yürüme konusunda hiçbir tereddüt yaşamıyorlar. Gross-Loh yılın diğer bölümünü geçirmek için Amerika’ya geldiğinde ise çocukların aynı şeyi yapmasına izin vermiyor. “Amerika’da çocuklarımın kendi başlarına bu şekilde dışarı çıkmalarına izin versem, bana sadece garip bir gözle bakılmaz, birileri Çocuk Koruma Hizmetleri’ne bile haber verebilir.” Hem Japonya’da hem de Norveç’te ebeveynler bağımsızlık duygusuna geliştirmeye odaklanıyor. İster okula yürüyerek gitmek olsun ister sinemaya gitmek, çocuklar pek çok şeyi erken yaşta tek başlarına yapıyorlar. İskandinavya’da anne babalarla çocuklar arasında demokratik bir ilişki ön plana çıkarılıyor. Özellikle İsveç’te bir çocuğun hakları çok önemli. Örneğin bir çocuk kendi rahatı için gecenin bir yarısı anne babasının yanına gelip onların uykusunu bozma hakkına sahip. Eğer bir ebeveyn buna izin vermezse, çocuğun haklarına karşı gelen ihmalkar bir ebeveyn sayılıyor. Asya’nın bazı bölgelerinde ise ileri yaşlara kadar ebeveynlerle birlikte uyumak oldukça yaygın. Koreli ebeveynler bebeklerini taşıyarak daha fazla zaman geçirirken aynı zamanda en fazla fiziksel kontağı kuran ebeveynler. Ancak aile içinde aslolan şey itaat, demokrasi değil. Amerikalı ebeveynler çocuklarının yeteneklerinin başarıya dönüşmesi gerekliliğine saplantılı bir şekilde odaklanıyorlar. Connecticut Üniversitesi İnsan Gelişimi ve Aile Çalışmaları Bölümü profesörlerinden Sara Harkness, Amerikalı ailelerin çocuklarını tarif ederken yüzde 25 oranında “zeki”, “üstün” ya da “gelişmiş” kelimelerini ve türevlerini kullandığını söylüyor. “Çocukların potansiyelini maksimuma çıkarma konusunda çok fazla baskı yapma ihtiyacımız, aşırı rekabetçi bir dünyada çocuğumuzun başarısız olması korkusundan kaynaklanıyor. Üstelik bu rekabetçi dünyadaki hiçbir şeye kendi anne babalarımızın güvendiği gibi güvenemiyoruz” diyor Harkness.
Bu konuda Asya ülkelerinde de durum çok farklı değil aslında. Asya’da da çok erken yaşlardan itibaren ebeveynlik, akademik eğitime ve üniversiteye girmeye odaklanıyor. Harkness’ın araştırması için görüştüğü bir Koreli anne 2 aylık bebeğine İngilizce kayıtlar dinlettiğini söylüyor. “Çünkü başlamak için asla çok erken değil” diyor Koreli anne. Ebeveynin ana rolü çocuğu eğitmek, çocuğun rolü ise ebeveyne saygı duymak ve kendisi için yapılanları fedakarlıkla geri ödemek. Bu arada Hollanda’da ebeveynlerin çocuklarını tarif ederken “zeki” kelimesini kullanma oranları sadece yüzde 10. Hollandalı ailelerin çocuklarını çok fazla zorlamamak gerektiğine dair güçlü bir inancı var. “Hollanda’da arkadaş sohbetlerinde birileri size doktora yapan ama üniversitede çalışamadığı için mutsuz olan bir kuzenden bahsederler ve çocuğunuza okula gitmeden önce okuma yazmayı öğretmemeniz gerektiğini çünkü sonra çocuğunuzun okulda sıkılacağını ve hiç arkadaş edinemeyeceğini söylerler.” Hollandalı ebeveynler için en üst sırada yer alan öncelikler, düzenli dinlenme/uyku, yemek ve keyifli ortamlardır. Çocuk gelişiminin sosyal ve insanlararası iletişim yönüne çok fazla odaklanan İspanya’da ise ebeveynler, bir çocuğun akşamları ailesiyle zaman geçirmesi yerine saat 18:30′da yatması ve ertesi güne kadar deliksiz uyuması fikri karşısında şok geçirirler. “Bu onlar için korkunç bir düzendir. Çünkü kendi çocukları akşam 22:00′de uyur” diyor Harkness. Harkness’a göre çocuk yetiştirme konusunda kafası en karışık olan Amerikalılar aynı zamanda hem Koreli, hem Hollandalı, hem Japon, hem Norveçli hem de Japon olmak istiyor. Amerikalılara özgü olan şey ise sürekli mutlu olma, hiçbir konuda sıkıntı yaşamama ve başarma arzuları. Ve tüm bu değerler için için rekabet etmeleri. Tayvan’da en popüler ebeveynlik kitapları, Amerikan ebeveynlik kitaplarının ve rehberlerinin çevirilerinden oluşuyor. Yani Amerikalılar bir anlamda ebeveynlik endişesi ithal ediyorlar. “Bu korkunç bir fikir” diyor Harkness. “Bunun yerine birbirimizden öğrenmeliyiz ve çocuk yetiştirmenin çok farklı ve çok sayıda başarılı yolu olduğunun farkına varmalıyız.” “Fikirlerin farklılığı ebeveynleri özgürleştirmeli, daha fazla strese sokmamalı” diyor Gross-Loh. “Çocuk yetiştirmenin tek bir doğru yolu olmadığını anlamak ve bir ebeveyn olarak hata yapmanın da tamamen normal olduğunu fark etmek benim için inanılmaz özgürleştiriciydi. Bu, çocuklarımın oldukları kişi olmalarına izin vermemi sağladı.”
Çeviri : eğitimpedia