Psikoterapide Zorunlu Bitişler
Psikoterapinin zorunlu bitişi ne demektir?
Zorunlu bitiş - forced termination- Amerikan psikoloji literatüründe terapötik ilişki henüz bitmeye hazır değilken, terapi süreci tamamlanmamışken kurumsal ya da bireysel sebeplerden ötürü terapötik sürecin zorunlu olarak bitirilmesine verilen addır.
Terapistin/danışanın taşınması sebebiyle (ya da başka bir bireysel sebeple) devam etmeyecek olması,
Danışanın görüldüğü kurumun sınırlı sayıda seansı karşılıyor ve ardından terapinin sonlanmasını istiyor oluşu gibi sebeplerle terapinin sonlanması gerekebilir.
Her bitişin kendine ait, danışan ve terapist içinde uyandırdığı duygular/dinamikler olmakla beraber zorunlu bitişlerde özellikle tetiklenen belirli duygular ve dinamikler mevcuttur. Böylesi bir ayrılık erken ve hazır olunmayan başka ayrılıkları da çağrıştırarak hem terapist hem de danışan için zorlu süreçler ve kuvvetli savunmaların doğduğu süreçler haline gelebilirler.
Öğrenciler ve meslektaşlarım için olan bu yazımda bunları sıralayacak ve detaylı okumak isteyenler için birkaç makalenin linkini vereceğim.
Psikoterapinin zorunlu bitişinde ortaya çıkan dinamikler nelerdir?
1. Öncelikli olarak sürecin bitmesinin uyandırdığı kaygıdan ötürü sanki bir kez anlatması yeterliymişçesine danışanın ardarda aklına gelen bütün travmalarını ve anılarını anlattığına tanık olabiliriz.
2. Bunun aksi olarak daha depresif bir konum alıp, ilişkinin bitiyor olmasından ötürü hiç bir şey anlatmayıp ''ne anlamı var ki, zaten bitiyor!'' diye üzüntüsünü ifade ediyor olabilir.
3. Bir ayrılık bir anda başka ayrılıkları çağrıştırıp, kişi sizinle olan ayrılığa dair duygularını başka ayrılıklar üzerinden dile getirebilir. Bu durumda ayrılığın yarattığı acıya dair bir savunma mekanizması olan yer değiştirme mekanizmasının kullanıldığını düşünebiliriz.
4. Ayrılığı öncelemeye ya da ertelemeye çalışabilir. Son randevularına gelmeyebilir ya da son seans tarihini bir kaç kere değiştirmeye çalışabilir. Bu durumda kendisinin diğer ayrılıkları üzerinde de düşünerek bu süreci anlamaya çalışabiliriz.
Gene buna örnek olarak mail yoluyla ya da başka herhangi bir yolla size ulaşıp, ulaşamayacağını sorgulamaya, ilişkiyi başka bir ortama taşımaya çalışabilir.
5. Danışan sizinle olan süreci idealize etme eğiliminde olabilir ve hayatının ve kendisinin ne kadar çok değiştiğini gerçekçi olmayan bir yerden dile getirebilir.
6. Bunun aksi olarak sizinle olan süreci değersizleştirme eğiliminde olabilir.
7. Yeni belirtiler ortaya çıkabilir ya da gerileme (regresyon) gerçekleşebilir.
Elbette burada sayılmayan birçok dinamik ve duygunun da ortaya çıkması söz konusu olabilir. Ama özetlemek gerekirse bu noktalara baktığımızda bir ayrılığın, yas işleminin aşamaları da olan suçlama/kendini suçlama/inkar/üzüntü/ayrılığı kabul süreçlerinin her birinin kişinin ruhsal yapısı kapsamında uyandığını ve terapistle olan zorunlu bitişin içindeki ilişki dinamiğinde kimi zaman bunlardan birinin daha aktif olduğunu görmekteyiz.
Bu durumlarda ne yapmalı?
Ayrılığı iyi planlamak, danışanın kendisini hazırlayabileceği kadar bir süre önceden ona bunu bildirmek önemlidir. Sürece dair bilgilendirme ve neden bitiyor olduğuna dair bilgilendirme yapılırken danışanın dinamikleri göz önünde bulundurulmalı ve süreci iyi yönetebilmek adına gerekiyorsa süpervizyon alınmalıdır.
Unutulmamalı ki danışanda olduğu kadar terapistte de ortaya çıkan suçluluk, yetersizlik, hüzün gibi bir çok duygu mevcut olabilir. Bu durumda danışanın bu ayrılık sürecinden de çıkabilmesi adına terapistin kendisinin de gerekiyorsa terapötik bir süreçte bu duyguları ele alması gerekmektedir.
Konuyla ilgili daha detaylı okumalar için :