top of page

Çocuksunun Kıyısında

Freud’un bize bıraktığı mirasa göre, bilinçdışı zamansızdır. Fakat bilinçdışı zamansız olsa dahi, seansların bir süresi; analizlerin bir başı ve bir de sonu vardır. Bu sebeple, Lacan “Mantıki zaman ve öncelenmiş kesinlik iddiası” metninde, bir sofizm aracılığıyla, zamanın, analitik kürde ve öznel deneyimde işleyişini, düşlemin kuruluşunun mantığını aktarır:

"Sizlere açıklayamayacağım sebeplerden ötürü, içinizden birini serbest bırakmalıyım. Eğer kabul ederseniz, hanginizi serbest bırakacağımı seçmek için bir test yapacağım. Şu anda, burada üç kişisiniz. Elimde renkleri bakımından birbirinden farklı, üçü beyaz ve ikisi siyah olmak üzere toplamda beş adet disk var. Neyi seçtiğimi size bildirmeksizin her birinizin omuzlarının arasına, yani direkt olarak göremeyeceğiniz bir noktaya, bir disk sabitleyeceğim. Direkt olmayan görme yöntemlerinin de hepsini ortadan kaldıracağım.Diğer iki mahkuma, onların rengini ya da kararınızı da söylememelisiniz. Bu (söylememek) sizin de iyiliğinize, çünkü sadece sahip olduğu diskin rengini bilen ilk kişi bu özgürleşmeden faydalanabilecek.

Ayrıca verdiğiniz kararı, yalnızca olasılı düzeyinde temellendirmemeli; mantıki bir temele dayandırmalısınız. Bunun sonucunda aranızda böylesi bir şey formüle edebilecek kişi cevabı hakkında değerlendirilmek/yargılanmak üzere kapıya doğru yürüyebilir.”



Rengini belli etmek, Türkçede bir deyiştir ve Lacan’ın sofizminde de esasen kullanıldığı şekli bu anlamına yakındır. Sofizm, ötekinin dolayımla kendi rengini anlamak ve mantıki bir şekilde temellendirerek açıklamaktan ibarettir; bunu yapabilen kişi özgür olacaktır.

Sofizmin inceliklerini açıklayabilmek için, seçenekler içerisinde çözümün en kolay olanını aktarmakla başlayalım: İki siyah ve bir beyazın içeride olduğu oyunda eğer beyazsanız işiniz kolaydır; iki siyah görürsünüz ve ne renk olduğunuza dair soru işaretiniz kalmaz. Beyaz olduğunuzdan emin olup dışarı çıkabilirsiniz. Fakat aynı düzende, siyah olansanız ne yaparsınız? Siz siyahsanız eğer, bir beyaz ve bir de siyah görüyorsunuzdur. Beyaz olan, hiç şüphesiz sizi gördüğü an dışarı yürüyorsa; onun emin olmasını sağlayacak tek seçenek, sizin de siyah olmanızdır. Ötekinin bakışı ve eyleminden kendi renginizi anlarsınız. İşte bu anda, siz de kapıya yürüyebilirsiniz. Unutmamak gerekir ki özgürlüğü kazandıran, kararı verdiren 50% ihtimal, “Beyazım” demek değildir; beyaz olduğunu ötekilerin bakışlarından ve edimlerinden de alınan ivmeyle açıklayabilmektir!



Metnin Özeti


Bu metinde “Ahtapottan Öğrendiklerim” belgeselinin başrolündeki Craig Foster’ın dalgıç olarak bir ahtapotla kurduğu bağın ardındaki düşlemi ile bu bağın dönüşümleri, Lacan’ın mantıki zaman üzerine olan çalışmasıyla beraber ele alınmaktadır.

Yazarlar bu metinde dalgıcın deniz altı yaşamına bakışı ve hayatının dönüşümünü ele alırken “Karadayken kuramadığı ve ait hissedemediği ilişkilerden sonra denizde yaşayan ve yabani bir canlı olan ahtapotla kurduğu ilişkide bulduğu nedir?” sorusunun cevabını aramaktadır.

Bununla birlikte metinde dalgıcın “doğayla bir olma” düşlemi ve narsistik sürgünü, R.Rolland’ın Freud’a yazdığı mektupta tanımlamış olduğu ve Freud’un kuramsal bir açıklama getirdiği “okyanusvari duygu” ile ele alınmaktadır.

Ardından dalgıcın uzun süre denizin altına bakmasıyla onun öznel duruşunda oluşan değişiklikler incelenmektedir. Onu herkesten uzaklaştıran ve denizin altına sürükleyenden, herkes gibi “sıradan” ve “bir şeyin parçası” yapan şeye doğru giden yolculuğundaki bu farklı anlar; Lacan’ın “Mantıki zaman ve öncelenmiş kesinlik iddiası” isimli metninde ortaya koyduğu görme, anlama ve sonuçlandırma anlarıyla birlikte ele alınmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte bu metinde “İki insan arasında kurulan bağdan farklı olarak bir hayvanla kurulan bağa özgü olan nedir?” sorusunun oluşması üzerine Freud’un ve Lacan’ın köpekleriyle kurdukları bağları incelenmektedir.




Diğer Yazılar
Arşiv
Konular
bottom of page